Süleyman Ekim, görücü yöntemiyle evlendiği ve hiç anlaşamadığı enflasyondan ayrılmak ister. Kanıt boldur, tanık çoktur. Geçimsizlik doruktadır. Yazarımız yine de ulaşamaz ereğine. Büyük boşanmayı gerçekleştiremeyince küçük boşanmalarla idare eder. Kitaptan ve Atatürkçülükten boşanır. Üçüncü sırayı babasına verir.

Nadir, varsıl bir ailenin oğlu olmasına karşın Kızılay´dan Fakir Öğrenci Bursu almayı başarır. Adının değiştirilmesine üzülür. Babası Bilmece´nin, hangi takımı tuttuğunu, hangi partilere oy verdiğini, hangi okulu bitirdiğini, askerliğini nerde yaptığını bilmez. "Keşke kısır olsaydın baba"der.

Kimliğinde babasının adını görür ve ve o adı sildirmek ister; ama araya ölüm girince eylem gerçekleşmez.
Mahkemenin belirlediği 250 liralık nafaka 32 yıl süresince değişmez. Oğul tükürüğüyle kirini çıkarır; baba sabunla... Oğul odada yaşar, baba dairede... Oğul mum yakar, baba elektirk...

Yine de varlık içinde yokluk çeker Bilmece. Televizyonu, çamaşır makinesi, ütüsü olmasına karşın trilyonluk şeriatçılara arsa bağışlar. Naciye torunlarına nurlu adlar koyar. Musluk, Uğur Mumcu´nun katledilmesine sevinir... Giz, Halep´ten Türkçe-Arapça karışım mektuplar atar. Kuyruk, korsan tüp satar.

Babam öldü.
Yan yana durduk kapı önünde.
"Başın sağ olsun" dediler amcama
"Başın sağ olsun" dediler amca oğluma.
Ama bana demediler.
Kuyruk, araya girdi kaç kez:
"Nadir, Bilmece Eker"in oğludur" dedi.

İntikamımı aldım babamdan.
Nasıl mı?
Gömütünü yaptırarak, otlarını yolarak ve yanı başına ağaç dikerek...
(Arka Kapak)