Konuştuğumuz dil benden evvel onun dili. ‘Ev', ‘İsa', ‘bira', ‘usta' sözcükleri onun ağzında ve benim ağzımda nasıl da başka! Ben bu sözcükleri bir ruh huzursuzluğuna kapılmadan ne konuşabilirim ne de yazabilirim. Onun böylesine tanıdık ve böylesine yabancı dili benim için daima sonradan edinilmiş bir söyleyiş olarak kalacak. Sesim koyda tutuyor onları. Ruhum, onun dilinin gölgesinde kendisini yiyip bitiriyor. Ruhu, Joyce'un hem en kıymetli varlığı hem de edebiyatının sonsuz konusudur. Öyle ki 1900 senesin

Yirminci yüzyılın en önemli yenilikçi yazarlarından sayılan James Joyce bu otobiyografik romanı Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresinde genç bir öğrencinin yazar olabilmek için yaşadığı toplum ve kurumlara karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. Roman sanatına getirdiği teknik yeniliker kendinden sonraki pek çok edebiyatçı ve sanatçıyı etkileyen Joyce, öncüleri arasında yer aldığı bilinç akışı tekniğini bu romanında da etkili biçimde kullanarak genç sanatçı adayının yaşadığı çatışmaları sayıklamaya benzer,