John Fowles’un Günce’sinin ilk cildi, yazarın hayatına dair dokunaklı bir portre sunan ve edebi evrimini adım adım takip eden özel bir eserdir. Jonathan Cape tarafından İngiltere’de ve Alfred Knopf tarafından ABD’de 2003-2006 yılları arasında yayımlanan bu cilt, Fowles’un Oxford’daki gençlik yıllarından başlayarak 1965 yılına kadar olan dönemi kapsar. Fowles’un Günce’si, yazarın yaratıcı gelişimini ve edebi başarısının perde arkasındaki karmaşıklıkları anlamamıza olanak tanır. Kitap, Fowles’un Oxford’daki ö

Erich Fromm, dünya çapında birçok okurun Sevme Sanatı ile tanıdığı bir yazar. Ancak daha az bilinen bir gerçek, Fromm’un, hümanist bir insan ve toplum kavramı etrafında geliştirdiği psikanalitik kuramları pek çok alan ve disiplin üzerinde derin etkiler bırakmış bir sosyal psikanalist olmasıdır. Erich Fromm’un son asistanı ve tek edebi varisi olan Rainer Funk, Fromm’un yaşamı ve düşünceleri hakkındaki sağlam bilgi birikimine dayanarak 6.000 mektubu içeren arşivinden yola çıkıyor ve Fromm’un temel kavramların

Çağdaşları tarafından Napoleon’dan sonraki en ünlü kişi olarak tanımlanan Humboldt, zamanının en büyüleyici ve ilham verici insanlarından biridir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğan Humboldt kendi başına Dünya’nın nasıl işlediğini keşfetmek için ayrıcalıklı bir yaşamdan vazgeçer. Thomas Jefferson onu “zamanın en büyük değerlerinden biri” olarak tanımlar. Charles Darwin “Humboldt’un Kişisel Anlatısını okumak kadar hiçbir şey benim gayretimi kamçılamamıştı” diye yazar; Humboldt olmadan ne Beagle’a bineb

Edward Said, “Şarkiyatçılık” teriminin dile eleştirel bir anlamda girmesiyle sonuçlanan ve onun, postkolonyal çalışmaların kurucu babası olarak görülmesine yol açan çok etkili kitabı Şarkiyatçılık ile tanınır. Said’e göre Doğu-Batı ayrımı, asla temel ve aşılmaz bir boşluk konumunda değildi. Aslında Şarkiyatçılık’ı tam da bu iddiaya karşı çıkmak için yazmıştı. Bölünme, ona göre daha ziyade jeostratejikti. Avrupa, Doğu’ya hâkim olmak için önce ana meseleye hâkim olması gerektiğini hissetmiş ve bilgi güç olduğ

Evvel bize hak diyenler Kirledi kirledi gitti Nefsine tabi olanlar Yırladı yırladı gitti Kimi dilden Hakk`ı buldu Kimi tuttuğunu saldı Kimi yağmaz bulut oldu Gürledi gürledi gitti Erler çeker çetin yayı Mertlere ururlar tayı Kimi bunda ne var deyi Zorladı zorladı gitti Teslim Abdal der zatıma Şek getirmem sıfatıma Elin iti gıybetime Hırladı hırladı gitti

Halkın sevgisini anlatabilmek için tanık olduğum bazı olayları ele alarak yazıma başlamak istiyorum. Bir değer yargısının kahramanı hakında, çevrenin benimsediği anlayışları belirtebilmek için halka baş vurmanın en doğru yol olduğuna inanıyorum. Hele konu, Halkın Sevgisi olursa... Bundan otuz, otuz beş yıl kadar öne Erzurum`a bir görevle gitmiştim. İşim belirli zamandan önce bitmişti. Bir arkadaşım Erzurum`a yakın bir köy olan Tikkir`e gidelim dedi. Hem gezmiş oluruz, hem de oranın bir özelliği var. Çoğu

"... Acı, tahrik ve arzu, şehvetin taze kurbanının sinir sisteminde birbirini kovaladı. Şu an olan şey muhterem papazın yosun tutmuş tabyaları taarruzla ele geçirdiği ilk olay değildi. Ancak işin içinde artık, amcasının varlığı, sahnenin baştan sona kabalığı ve şimdi ilk kez kafasına dank eden, papazın düzenbazlığı ve bencilliğinin doğal hükmü vardı. Bütün bunlar bir araya geldiğinde, önceden kendisini çok güçlü bir şekilde belli eden aşırı cinsel hisleri onu içten içe kovalıyordu. ..."

Freddie Mercury üç kez doğdu; ilk önce Farrokh Bulsara, ardından Freddie, sonuncusunda ise bir efsane olarak. Hakkında yazılan, anlatılan sayısız hikâyenin bazısı doğru, bazısıysa uydurmadır. Ama her hikâyeden çıkarılacak sonuç aynıdır: Freddie unutulmaz biriydi. İllüstratör ve yazar Alfonso Casas’tan dolu dolu yaşanmış bir hayatın portresi. Freddie Mercury, Umur İda’nın çevirisiyle… “O, hayatı doyasıya yaşadı. Hayatı iştahla yalayıp yuttu. Her ânı kutladı. Ve ardında, tıpkı enfes bir kuyrukluyıldız g

Marilyn Kitap Açıklaması O, yirminci yüzyılın en büyük ikonalarından biri olmasının yanında, bugün halen tüm zamanların en popüler figürlerinden biri olmaya devam ediyor. Peki, otuz altı yaşında, yapayalnız ve anlaşılamadan bu dünyadan ayrılan Norma Jeane Baker, hepimizin bildiği adıyla, Marilyn Monroe gerçekte nasıl biriydi? Sinema dünyasının en tanınan aktrisi, “aptal sarışın” tiplemesinin kusursuz ilk örneğinin bu yüzünün ardında nasıl bir insan saklıydı? María Hesse, ressamın kalbinde çiçekler açtıran b

Doğa, yaşam deneyimini "iptal etti" Anne; şimdi, canının deneyim günleri. Yaşamı anlamak için geriye dönüyorduk, artık yaşamak için senin "can deneyiminin dünyasına taşınacağız." Ölümün bize kötü kötü bakması bizim eserimizdir Anne: Yaşarken dirilememişsek eğer ölüm de "öleceğini" bilir; ölüm, ölümden "korkmaya" başlar; yaşama teşekkür edeceğine, "kafese" kapatılmış bir hayvan gibi "kin ve nefretle" bakar bize. Bilginle güneşlendik de ölümün "nasıl" evcilleştirileceğini öğrendik; şimdi o bize "teşekkür" etm

Tolstoy, “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar,” der. “Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” İşte, elinizde tuttuğunuz kitapta okuyacağınız tüm satırlar, böyle bir ruhun ve o ruhun yolunun kesiştiği ülkelerin, şehirlerin ve insanların hikâyesini anlatıyor bize. Bu kitapta; otelciliği meslek olarak seçmeye karar verdiği ve çalışmaya başladığı günden bugüne tam otuz beş yılı geride bırakan, çalıştığı otellere kendi zincirleri içerisinde Yılın En İyi Oteli ödülünü kazandırmış

Tılsımınız olacak hayatta. Kazanan olmak için harap olmaya gerek yok. Görün, fark edin, elinizi uzatın, çözün. Elinizdeki kitap, belgeseliyle birlikte bunun en kolay yolunu gösteriyor. Çünkü yaşarken öğrenmiş bir kimliğin pratiği var bu satırlarda. İstediğiniz hayat çok basit. Karmaşık bilgiler yok. Mustafa Gözcü, bu kolaylığı çocukluğunda keşfedip hayat yolculuğunda deneyimlemiş. Nasıl mı? El yordamıyla, göz nuruyla... Onun yaşanmışlıklarını okuyup içselleştirmeniz çok kolay olacak. Şimdi kitabı alın

“Kırık Kilit” romanı ile yaşamın her alanına dokunan yazarımız, iç içe geçmiş çok katmanlı olayları alegorik bir üslupla kurgulayarak okurunu İran, Türkiye, İsveç ve Amerika gibi dört farklı ülkede uzun bir gezintiye çıkarırken aynı zamanda da 1979 İran’ı ile 1980 Türkiye’sinden kesitler sunuyor.Şah Rıza Pehlevi’nin on iki adamından biri olan ve dönemin istihbarat örgütü Savak’ta üst düzeyde görev yapan Muhammed Alishahi, “Yeşil Devrim”den hemen sonra ailesiyle birlikte ülkesini terk ederek Türkiye’ye kaçar

Yalnızca yaşadığı çağa değil tüm tiyatro tarihine damgasını vurmuş olan William Shakespeare’i ne kadar tanıyoruz? Ünlü oyun yazarının yaşamı boyunca içinde dolaştığı labirentler onun üretkenliğini nasıl etkiledi? Hangi duygular, hangi tecrübeler metinlerine ilham kaynağı oldu? Shakespeare’in yaşamı kurgu ve gerçeğin gölgesinde nasıl kaleme alındı? Bu zamana dek yazılan Shakespeare biyografileri neden hep eksik kaldı?İngiliz kültürel materyalizm ekolünün kurucularından sayılan ve uzun yıllardır Shakespeare y

Benim insan eli değmemiş bir kaya olma özlemim, tutkum bundan. Şimdi istesem de bizim köyden herhangi biri olamam. (Hüseyin Cevahir) Bir insanı "unutulmaz" yapan en önemli şey, zamanının dışına taşabilmesi, kendi zamanının dışında da yaşayabilmesidir. Bu da ancak, ondan güç ve moral alınabilmesiyle mümkün olabilir. Hüseyin Cevahir, maratonu bırakmamış; ölümüyle, kendi sonrasına da güç ve moral vermiştir. Nasıl ki bir şair, ancak geleceğe taşan şiirleriyle ölümsüz olabiliyorsa Hüseyin Cevahir'i de "unutulma

Ayaklarım, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım? Frida Kahlo, sadece acı ve kederden çok daha fazlasıydı.fırtınalı kişiliğine sadık kalmak isteyen Frida ,bu sayede hayat dolu bir sanatçıya dönüştü. Resimlerinde kan ve acı kadar, neşeye ve canlı renklere de yer verdi. Dünyaya kafa tutmaya ant içmiş güçlü bir savaşçı. büyük aşkı ressam Diego Rivera'nın gölgesinde kalmayı rededen ve hayallerine ulaşmak için mücadele veren tutkulu bir kadındı. Tarihte iz bırakmış Meksikalı ressamın deneyimlerinden

Bütün yazarlar büyük hikâyeler yazabilmek için sarılmışlardır kalemlerine. Çünkü insanlık tarihi,büyük hikâyelerin tarihidir. Bazı insanlar vardır ki, yazarların bile kıskanacağı kadar büyük bir hikâyenin kahramanı olarak sürdürmüşlerdir hayatlarını. Yazarlara ise bu hayatları anlatmak düşmüştür çoğu zaman. Elinizde tuttuğunuz bu kitap işte böyle bir hayatı. Mehmet Akif Ersoy'un büyük hikâyesini anlatmaktadır.

Yaşar Kemal ağıtlardan doğan, türkülerle beslenen bir yazar, insanı doğadan kopartmadan anlatan, efsaneleri, gerçekleri incitmeden aktaran, hikâyeleri dili ihmal etmeden kurgulayan büyük bir romancı. Işığın Türküsü işte bu soruya odaklanan bir biyografik romandır. Bu kitapta büyük bir romancı olmanın formüllerini değil, ''Nasıl Yaşar Kemal olunur ?'' sorusunun yanıtını bulacaksınız.

Bütün yazarlar büyük hikâyeler yazabilmek için sarılmışlardır kalemlerine. Çünkü insanlık tarihi,büyük hikâyelerin tarihidir. Bazı insanlar vardır ki, yazrların bile kıskanacağı kadar kadar büyük bir hikâyenin kahramanı olarak sürüdürmüşlerdir hayatlarını. Yazarlara ise bu hayatları anlatmak düşmüştür çoğu zaman. Elinizde tuttuğunuz bu kitap işte böyle bir hayatı. Tevfik Fiktet'in büyük hikâyesini anlatmaktadır.

Aralıklarla yönettiği Osmanlı'nın ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderine damgasını vuran İttihat ve Terakki Cemiyeti (Partisi) Birinci Dünya Savaşı bitince yeraltına çekilir. İttihat ve Terakki, Cumhuriyet'in kurulmasıyla resmi olarak tarih sahnesinden silinmiş de olsa, kadrolarından gelen isimler 27 Mayıs 1960'a dek ülke yönetiminde söz sahibi olmaya devam etmiştir. İttihat ve Terakki'nin etkin kişiliklerinden Abdülkadir Bey, Milli Mücadele döneminde son kamu görevi olan Ankara Valiliği'nden alı