Zamanın ötesinde, Uzay boşluklarında bir yerde, Bir kutup yıldızı… Her gece, Katmer katmer açılır ona tüm sırlar, Tüm ışıklar sönünce gece o parlar. Sonsuzluktan gelir gibi, ama ne sen gibi ne de ben gibi... Bizden farklı elbisesi... O bir zaman bilgesi... Herkes duymaz sesini, Kuş dilini bilenler anlar, rüyadaki ‘resmini’...

Ölünce nereye gömülmek istersin diye sorsalar, şöyle derdim soranlara; “Yolları, sert kayalarla döşenmiş Levissi'nin, şu yaşlı basamaklarından çıkıp, Taksiarhis Kilisesinin yanından geçip, Levissi'nin en tepelerinde bir evde yaşasaydınız eğer, bu soruyu da sormazdınız.” Keşke, beni tepelerden ovayı kuş bakışı gören yaşlı bir Rum evinin bahçesine ve bir kuytuluğa gömseler, kesinlikle sesimi çıkarmazdım. Çam ağaçlarının gölgesinde sessizce yatarken, bir ala karga gelse, bir meşe palamudu gömse başucuma ve

Kaybetmek, kaybedenlerin safında olmak, farklı, rahatsız olarak yaratılmış olmak... Aslında bu bir armağan. Kazanmaya oynamadım hiçbir zaman. Hep uyumsuzdum. Kazanmak için yeterince hırsım yoktu. Başından beri kaybetmeyi göze almıştım sanki. Bu yüzden hep kendime oynadım, kendimle uğraştım. Belki de gerçek zafer bu olacak. Nereden bakarsan bak, her zaman ikinci yarı vardır. "Genç adam 'maça' çok kötü başlamamıştı aslında. Ne var ki, 1995 Mayısının sonuna gelindiğinde, otuz santimlik sakalla karışmış, uzamış

Gençlik çağı, kızlar adına daha zor ve çetin bir çağdır. Genç kız, çoğu zaman bunalımlar dönemini yalnız başına aşmak mecburiyetinde kalır. Varlığı üzerinde derin, sürekli yankılar meydana getiren ve kimi vakit büyük korkulara yol açan sinir, akıl hastalıklarına yataklık yapan erinlik olayını (şokunu), yalnız başına karşılar. Gelişen kişiliğin eseri olan bağımsız hayat isteğini gerçekleştiremez. Çok kereler olağanlığın sınırlarını aşan bir baskının altında bunalır. Bilinçaltını dolduran doğal istediğini yüc

Kırk kapının kilidi benim Tek var-ı anahtarı sensin Bir kapının kilidi sensin Kırk anahtarı benim

Yaşam; uzun ve yorucu bir yolculuk ise, her birimiz bu yolculukta başarılı olmak için tek bir şansa sahibiz. Yaşamak Sanatı, zaman zaman sıkıntılı olsa da iyi geçen kişisel bir yolculuğun kitabı. Hayatın ne olduğu meselesini netleştirmek amacını taşıyor. Bilgi ve aklı çocuklarla, yaşlılarla, bilgelerle paylaşan bir tecrübenin ürünü. İnsanlık tarihi, durmadan akan bir nehri anımsatan kuşakların oluşturduğu bir tablo. Bireysel hayatlarımız ise benzersiz birer tarihçe olarak değerlendirilebilir. Herhangi biri

Hakikat iddiasındaki retoriğin, dayandığı eksik temellere rağmen bu kadar uzun yıllar boyunca tartışılması, dalkavukluk isnadına rağmen Aristoteles gibi felsefeciler tarafından ilgi görmesi, yeniden yapılandırılması, bir dönem Avrupa'nın eğitim sistemini şekillendirmesi şiirin hangi eksikliğinden kaynaklanıyordu acaba? Retorik ve Şiir'i okuduğunuzda, bu ve buna benzer pek çok soruyu siz de soracaksınızdır muhtemelen. Bir de şairin rolünü bir kez daha sorgulayacak, şiirle derin bir hesaplaşma içine gireceksi

bugün yoktu yapacak bir şeyler... ben de dünden çaldım bir tutam... sildim süpürdüm, derleyip topladım sere serpe dağınıklığımı... her şey yerli yerini buldu da!.. sanki bir tek sendin fazlaca hatam!

Aralıklarla yönettiği Osmanlı'nın ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderine damgasını vuran İttihat ve Terakki Cemiyeti (Partisi) Birinci Dünya Savaşı bitince yeraltına çekilir. İttihat ve Terakki, Cumhuriyet'in kurulmasıyla resmi olarak tarih sahnesinden silinmiş de olsa, kadrolarından gelen isimler 27 Mayıs 1960'a dek ülke yönetiminde söz sahibi olmaya devam etmiştir. İttihat ve Terakki'nin etkin kişiliklerinden Abdülkadir Bey, Milli Mücadele döneminde son kamu görevi olan Ankara Valiliği'nden alı

Bilindiği üzere Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı tarihinde bütünüyle Türk Ordusu'nun zaferinin eseridir. Seddülbahir'de, Arıburnu'nda, Anafartalar'da İtilâf Devletlerinin Osmanlı Türk İmparatorluğu'nu yok etme pahasına giriştikleri çetin savaştan, onu kurtaran Türk komutanı ve dahi komutanlar ve dahi Türk askeri idi. 1915 yılında Çanakkale'de General Hamilton'un başlattığı savaş ile yine diyebiliriz ki; yedi yıl sonra 1922'de Çanakkale debdebesi esnasında Harrington'un da karşısında yine Mustafa Kemâl vardı.

Zamansız, hesapsızsın. Belki de geç kalmışlığımsın. Siyah ve beyazdan ibaretsin. Başka hiçbir renk sığmıyor sana. Bazen en sonsuz aydınlığım, Bazen en zifiri karanlığım. Gri tonları hiç yakışmıyor sana. Ol demekle olmuyor, Kal demekle kalınmıyor, Bitsin demekle de bitmiyor. Zamansız, hesapsızsın. Yazmakla azalmıyor, uzak durmakla da sonlanmıyorsun. Sen; adına mucize dediğim Sen; düşlerimin sahibi Kim bilir belki de benden gitme vakti. Tıpkı gelişin gibi... Zamansız, hesapsız kapatmalı bu defteri

Yukarılara, daha yukarılara çıktıkça yüreklerimizin çarpması hızlanıyordu. Çünkü Güneş kuşlarının ülkesine yaklaşıyorduk. Ormanın derinliklerine giremedik. Ağaçların büyülü türküleri ve yüreklerimize korku salan bir uğultu, bir çıtırtı vardı. Ormanı çeviren araba yolundan yürüyorduk. Ancak Güneş kuşunun sesini duyar duymaz ormanın içlerine doğru dalacaktık. *** Rengârenk tüyleri ve güzel ötüşüyle Metin'in rüyalarını süsleyen Güneş kuşu doğada, ormanda nadir bulunan kuşlardan biridir. Metin, köyden, ilçede ç

okuma zamanlarının dışına çıkıp herhangi bir köşede kahveni ya da çayını içerken o notlar canlanıveriyor gözlerinin önünde. başta çaresizsiniz, devam ettikçe yavaş yavaş gövdeni oynatmaya başlar ve en yakındaki kaleme ve kâğıda sarılırsın. bu sarılmak yazmak demek değil elbette. yazmak için değil, çünkü bunu neden yaptığını sen bile anlamıyorsun. buna refleks diyelim, içgüdü diyelim. çünkü okumalarının sende bıraktığı tortuyla yüz yüzesin. önündeki kapılara ya da pencerelere bakıyorsun. ne arıyorsun? bir sö

Ötekiyi anlamaya ne kadar uzaksa insan, dünyanın renklerine, kültürlerine, dilleri ve inançlarına o kadar uzak kalır. Zaten öteki hep uzak değil midir? Kapı komşumuz bile olsa; aynı sokakta, aynı mahallede büyümüş de olsak uzak durulması gereken. Sevgiye, sarılmaya, duygularını doya doya yaşamaya uzak toplumlarda hep bir iletişim problemi vardır. Anlayışsızlık ve şiddet vardır. Erkek egemen bakış açısı, kadın cinayetleri, zorunlu göç, sürgün ve yoksulluk vardır. Ötekilerin izini sürdüğü öyküleriyle Erinç Bü

Hazırlık sınıfındayım. Siyah beyaz televizyondan Netekim amcayı izliyorum. İdamları, vatan, millet adına askerin yaptıklarını, darbe öncesi kan gölüne dönen ülkeyi anlatıyor. Sevecen geliyor cümleleri, bir masal kahramanı gibi bu adam bu yaşlarımda. Büyüklere masallarla büyüyorum bu yaşlarda. Tonton yüzlü amcanın İcraatın İçindenini izlerken Adile Naşit'in anlattıkları zihnimde canlanıyor. Televizyon ekranında paşaları, tonton amcaları izlemekten bıkkınlık yaşayan babamla annem daha az açıyor televizyonu ar

L. S. Uygotsky, Şiirle girişilen düşünme şairin dünyaya bakışını ortaya koyar. diyor. Eh, yerden göğe haklıdır, desek yeridir. Şiirle girişilen düşünce sessizce, gün ağarırken ve sabahın en güzel sesiyle zuhur ediyor Salih Aydemir'in şiirsel metinlerden oluşan bu kitabında. Bir bakıma dünyaya bakışını da görmek mümkün, şaşırtıcı bir sessizlik arayan şairin şiirsel değinilerinde. Birbirinden bağımsız gibi görünen her bir değini, dil ve imgede birleşerek şiiri düşündürüyor okura. Şiiri düşünmek veya şiirle

Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak kime hizmet ettiğimiz konusunda çok ciddi endişelerim var... Bu kitabımda pek çok gazete ve dergilerde yayınlanmış haber bültenlerimi ve bunun dışında uzun araştırmalarımın sonucunda edindiğim birçok yeni bilgileri Atların Plakası Yok! Eşeklerin Var isimli kitabımda sizlerle paylaşacağım için şimdiden çok mutluyum. Buradan tüm saygıdeğer okuyucularıma çok teşekkür ediyor ve şükranlarımı sunuyorum. İnsanlar, sahip oldukları yaşam alanlarında hiçbir baskı altında k

Kendini ne kadar seviyorsun? Hayatın her anında, umut bir kapıdır. Umut kapısını kırk kere çalmak ya da kırk kapıyı tek tek çalmak senin elinde.Sen de kısa veya uzun süreli mutsuzluk ve çaresizlik hezeyanları, iletişim problemleri, varoluş sıkıntıları, ifade sorunları; sevgi, aşk, ilişki ya da yaşam içerisinde birçok soru ve sorunla karşılaşıyorsun. Fakat uzun zamandır ne yapman gerektiğine de karar veremedin. Üzülme insanız, duygulardan yaratılmışız. Bu belki de bizim özelimiz. Hayat içerisindeki tüm yaş

Evren sürekli gelişim halindedir. Evrenin başlangıcında mevcutta gizlenen irade, yaşam iradesinin yaşamsızlardan fışkırdığını gösteriyor. Sonrasında hayattan şuura yükseliş gücü de aynı iradenin daha ileri bir halkasıdır. Peki nedir mevcutta gizlenen bu irade? Hayat nedir? İnsan nasıl türemiştir? Evrim teorisi ve insan maymun ilişkisi nedir? İnsandaki (ben'deki) irade, evrenin ötesinde hangi gerçekliğe işaret etmektedir? Evet! İnsan, sonu olan varlıktan kopup sonsuzluğa yürümek iradesindedir. Burada ben

Gittin beni göremeden Yutkunamadığım bir nefes gibi düğümlemdi gidişin Taş duvarlardan sızdı gözyaşlarım ve paramparça olmuş yüreğim İnanmadığım bir tanrıyı tecelli ettirmek Sana dua etmek İki denklem arası tefekkür etmekti Beni göremeden gidişin